- 17 Eki 2019, 20:43
#3415
bölüm 2:
Henüz Michael'ın başka şarkılarından haberi yoktu...
Ta ki;
Bir kaç hafta sonra Cadılar Bayramı'ydı. George'un dersleri çok iyiydi. Daha o yaşta, yaşıtlarından çok üstündü. Matematiği, dil diksiyonu kusursuzdu. Ailesi düzenli olarak, öğretmeniyle görüşüyordu. Ve öğretmeni Angelina da, George'dan çok memnundu. Zaman zaman Angelina, dersin son dakikalarında, George'u tahtaya kaldırır, şarkı söyletirdi. Ve George her zaman aynı şarkıyı söylerdi:
BILLIE JEAN!
Yüzlerce şarkı biliyordu, ama Michael'ın bildiği tek şarkısı buydu, henüz. O hafta, Michael'ın THRILLER şarkısını öğreneceğinden habersizdi. O gün, yani Cadılar Bayramı günü, okullar da, iş yerleri gibi, tatil olduğu için, aile öğlene kadar uyudu. Öğleden sonra 2.00 gibi uyandılar. Hep birlikte, küçük bir atıştırmayla geçiştirdiler. Çünkü asıl ana yemek akşam yemeğindeydi. Akşama, büyükanne Margaret ve büyükbaba Lincoln, yemeğe gelecekti.
Saat 7.00 de akşam yemeği sofrası kurulmuştu. Rose, sofrayı donatmıştı. Ortada, farklı farklı salatalar vardı. Pastaneden kruvasan ve pasta almıştı. Çorba yapmıştı, fırında makarna yapmıştı. Kuş sütü eksikti. Rose, çok hamarattı. Aslında bir iş kadını olsa da, evini asla ihmal etmiyordu. Doğruya doğru, eşi Brad de çok yardımcı oluyordu. Kapı çaldı, büyükanne ve büyükbaba da gelmişti.
- Anne! Baba! Hoş geldiniz!
Kapıyı açan Brad'ti.
+ Hoş bulduk, damat.
Damatlarına bayılıyorlardı. Tam bir Amerikan beyefendisi, çok klas, şık, her zaman centilmendi. Ve bir çok Amerikalının aksine, kayınpederine, baba; kayınvalidesine, anne diye hitap ediyordu.
- Ah anne, hoş geldiniz!, diye karşıladı, Rose da anne ve babasını; ve ekledi:
- Sofrayı hazırlıyordum, kusura bakmayın anca duydum.
+ Olsun kızım, bak biz de bir şeyler getirdik. Beraber afiyetle yeriz.
- Aman anne ne zahmet ettin!
+ Ne zahmeti kızım? Sadece bir tepsi hindi, bir Fransız şarabı... En güzellerinden... bir de oğlan için... Portakal suyu.
Rose, içeride kitap okuyan oğluna seslendi:
- George! Büyükannen ve büyükbaban geldi! Onlara hoş geldin de, hem sana portakal suyu getirmişler.
George hemen koşarak geldi, büyükanne ve büyükbabasını öptü.
- E hadi sofraya, diye söylendi Rose, ve ekledi,
- Yemekler soğuyor!
Beraber 45 dakika içinde yemek yediler.
Saat 10'dan sonra, aile hep beraber, korku gecesi yapacaktı. TV'de çok güzel korku filmleri vardı, cadılar bayramı için. Hep beraber film izleyeceklerdi. Nasıl olsa, yarın hafta sonuydu. George, erken yatmak istemiyordu:
- Anne, ben de sizinle film izleyebilir miyim?
+ Hayır senin yaşın, henüz bu filmler için çok küçük. 5 - 6 yıl sonra, belki.
- Of anne...
Saat henüz 9'du, aile hep beraber TV karşısına geçti.
- George, yarım saat daha oturabilirsin. Sonra doğru yatağa!
+ Peki anne!
Erken yatmaktan nefret ediyordu, ama anne ve babası haklıydı. Daha küçüktü. Ve bu yaşta, çok geç yatarsa bünyesi, eski uyku düzenine asla kavuşamazdı.
- Damat, biraz müzik açsana, eğlenelim.
Brad, talimatı alınca, hemen en ünlü müzik TV kanallarından birini açtı. Yaklaşık 15 dakika, romantik pop şarkılar verdi kanal. Tom Jones, Stevie Wonder, Frank Sinatra ardı ardına çaldı.
Ve o an...
Saat 9'u 20 geçe; aynı TV kanalı ''THRILLER'' klibini yayınladı. George başta ilgisini kaybetmişti, TV'ye karşı, uykusu da gelmişti. Ama Michael Jackson'ın adını duyması, gözlerini tekrar açtırdı. Bu nasıl bir klipti böyle? Zombiler filan vardı. George bu klipten çok korkmuştu. Beğenmişti ama, gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Şarkıdaki korkunç kahkaha efektiyle, yerinden zıplaması bir oldu.
- Anne bu da neyin nesi?
+ Michael Jackson'ın bir şarkısı oğlum. Ne oldu ki?
- İyi ama; çok korkunçtu.
+ Korkulacak bir şey yok ki. Gördüğün bütün her şey, makyaj ürünü.
- Nasıl yani, senin yaptığın makyaj ürünleri gibi mi?
George'un bu söylediğinden sonra, tüm salon kahkahalara boğuldu.
+ Hayır, oğlum. Benimkiler, güzelleşmek için. Bu makyaj ürünleri, insanları farklı bir kılığa sokmak için, filmlerde, kliplerde kullanılır. Daha profesyoneldir. Öyle, herkes beceremez, yaptırmayı. O yüzden makyajcı diye meslekleri bile var.
- Peki ama, mezarlık? Zombiler?
+ Hadi ama, bu sadece bir klip. Zombi diye bir şey yoktur. Senin uykun gelmiş bence, git yatağına, biraz kitap oku, sonra da uyu.
- Peki, hepinize iyi geceler.
Hep bir ağızdan:
+ İyi geceler, George.
Büyükanne, George gittikten sonra:
- Ne alem çocuk ama!
Diye lafa karıştı...
George yatağına gitmişti, gitmesine, ama, gözünden klipteki korkunç kareler gitmiyordu, sağına soluna dönse bir yerden zombi görecek gibiydi. Gece tuvaleti gelirse, nasıl gidecekti şimdi? Hem neden Michael'ın bu klibini yayınlamıştı ki TV? Billie Jean klibi hiç korkunç değildi. 1 saat boyunca, yatağında dönüp duran George sonunda güzel bir uyku çekti. Sabah 6'da annesinin çığlıklarıyla uyandı!
BÖLÜM SONU
Henüz Michael'ın başka şarkılarından haberi yoktu...
Ta ki;
Bir kaç hafta sonra Cadılar Bayramı'ydı. George'un dersleri çok iyiydi. Daha o yaşta, yaşıtlarından çok üstündü. Matematiği, dil diksiyonu kusursuzdu. Ailesi düzenli olarak, öğretmeniyle görüşüyordu. Ve öğretmeni Angelina da, George'dan çok memnundu. Zaman zaman Angelina, dersin son dakikalarında, George'u tahtaya kaldırır, şarkı söyletirdi. Ve George her zaman aynı şarkıyı söylerdi:
BILLIE JEAN!
Yüzlerce şarkı biliyordu, ama Michael'ın bildiği tek şarkısı buydu, henüz. O hafta, Michael'ın THRILLER şarkısını öğreneceğinden habersizdi. O gün, yani Cadılar Bayramı günü, okullar da, iş yerleri gibi, tatil olduğu için, aile öğlene kadar uyudu. Öğleden sonra 2.00 gibi uyandılar. Hep birlikte, küçük bir atıştırmayla geçiştirdiler. Çünkü asıl ana yemek akşam yemeğindeydi. Akşama, büyükanne Margaret ve büyükbaba Lincoln, yemeğe gelecekti.
Saat 7.00 de akşam yemeği sofrası kurulmuştu. Rose, sofrayı donatmıştı. Ortada, farklı farklı salatalar vardı. Pastaneden kruvasan ve pasta almıştı. Çorba yapmıştı, fırında makarna yapmıştı. Kuş sütü eksikti. Rose, çok hamarattı. Aslında bir iş kadını olsa da, evini asla ihmal etmiyordu. Doğruya doğru, eşi Brad de çok yardımcı oluyordu. Kapı çaldı, büyükanne ve büyükbaba da gelmişti.
- Anne! Baba! Hoş geldiniz!
Kapıyı açan Brad'ti.
+ Hoş bulduk, damat.
Damatlarına bayılıyorlardı. Tam bir Amerikan beyefendisi, çok klas, şık, her zaman centilmendi. Ve bir çok Amerikalının aksine, kayınpederine, baba; kayınvalidesine, anne diye hitap ediyordu.
- Ah anne, hoş geldiniz!, diye karşıladı, Rose da anne ve babasını; ve ekledi:
- Sofrayı hazırlıyordum, kusura bakmayın anca duydum.
+ Olsun kızım, bak biz de bir şeyler getirdik. Beraber afiyetle yeriz.
- Aman anne ne zahmet ettin!
+ Ne zahmeti kızım? Sadece bir tepsi hindi, bir Fransız şarabı... En güzellerinden... bir de oğlan için... Portakal suyu.
Rose, içeride kitap okuyan oğluna seslendi:
- George! Büyükannen ve büyükbaban geldi! Onlara hoş geldin de, hem sana portakal suyu getirmişler.
George hemen koşarak geldi, büyükanne ve büyükbabasını öptü.
- E hadi sofraya, diye söylendi Rose, ve ekledi,
- Yemekler soğuyor!
Beraber 45 dakika içinde yemek yediler.
Saat 10'dan sonra, aile hep beraber, korku gecesi yapacaktı. TV'de çok güzel korku filmleri vardı, cadılar bayramı için. Hep beraber film izleyeceklerdi. Nasıl olsa, yarın hafta sonuydu. George, erken yatmak istemiyordu:
- Anne, ben de sizinle film izleyebilir miyim?
+ Hayır senin yaşın, henüz bu filmler için çok küçük. 5 - 6 yıl sonra, belki.
- Of anne...
Saat henüz 9'du, aile hep beraber TV karşısına geçti.
- George, yarım saat daha oturabilirsin. Sonra doğru yatağa!
+ Peki anne!
Erken yatmaktan nefret ediyordu, ama anne ve babası haklıydı. Daha küçüktü. Ve bu yaşta, çok geç yatarsa bünyesi, eski uyku düzenine asla kavuşamazdı.
- Damat, biraz müzik açsana, eğlenelim.
Brad, talimatı alınca, hemen en ünlü müzik TV kanallarından birini açtı. Yaklaşık 15 dakika, romantik pop şarkılar verdi kanal. Tom Jones, Stevie Wonder, Frank Sinatra ardı ardına çaldı.
Ve o an...
Saat 9'u 20 geçe; aynı TV kanalı ''THRILLER'' klibini yayınladı. George başta ilgisini kaybetmişti, TV'ye karşı, uykusu da gelmişti. Ama Michael Jackson'ın adını duyması, gözlerini tekrar açtırdı. Bu nasıl bir klipti böyle? Zombiler filan vardı. George bu klipten çok korkmuştu. Beğenmişti ama, gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Şarkıdaki korkunç kahkaha efektiyle, yerinden zıplaması bir oldu.
- Anne bu da neyin nesi?
+ Michael Jackson'ın bir şarkısı oğlum. Ne oldu ki?
- İyi ama; çok korkunçtu.
+ Korkulacak bir şey yok ki. Gördüğün bütün her şey, makyaj ürünü.
- Nasıl yani, senin yaptığın makyaj ürünleri gibi mi?
George'un bu söylediğinden sonra, tüm salon kahkahalara boğuldu.
+ Hayır, oğlum. Benimkiler, güzelleşmek için. Bu makyaj ürünleri, insanları farklı bir kılığa sokmak için, filmlerde, kliplerde kullanılır. Daha profesyoneldir. Öyle, herkes beceremez, yaptırmayı. O yüzden makyajcı diye meslekleri bile var.
- Peki ama, mezarlık? Zombiler?
+ Hadi ama, bu sadece bir klip. Zombi diye bir şey yoktur. Senin uykun gelmiş bence, git yatağına, biraz kitap oku, sonra da uyu.
- Peki, hepinize iyi geceler.
Hep bir ağızdan:
+ İyi geceler, George.
Büyükanne, George gittikten sonra:
- Ne alem çocuk ama!
Diye lafa karıştı...
George yatağına gitmişti, gitmesine, ama, gözünden klipteki korkunç kareler gitmiyordu, sağına soluna dönse bir yerden zombi görecek gibiydi. Gece tuvaleti gelirse, nasıl gidecekti şimdi? Hem neden Michael'ın bu klibini yayınlamıştı ki TV? Billie Jean klibi hiç korkunç değildi. 1 saat boyunca, yatağında dönüp duran George sonunda güzel bir uyku çekti. Sabah 6'da annesinin çığlıklarıyla uyandı!
BÖLÜM SONU